18 Aralık 2010 Cumartesi

Boza

Akşamların adını koyamadım;
İçten içten acıtır gibi akşam oluyor artık...
Enteresan.

Geceye doğru çöken huzur,
Hüzne bırakmış yerini...
Uykusuzluklar, oflamalar, puflamalar,
yalnızlıklar
ve karabasan.

Saat 10 oldu mu uyurduk ya, biz çocuklar,
Ne ara büyüdüm anlamadım;
Gece boyunca oturmalar, oturmalar...
E be dünya, ne olurdu bir gecelik
dursan.

Oturmalar boyunca duymadım hiç bozacıyı,
Hiç içmediğim bozasından.
Parçalar taşırdı sokak sokak, çocukluğumdan.
Hatıralara can verecek kadar,
Duysam...


Ayça






12 Aralık 2010 Pazar

Karlı bir gece.

Bu gece soğuk ve karlı bir gece...
Gece gibiyim ben de, soğuk ve karlı.

Hala üzerinde bir gece öncesinin tadını taşımakta olarak; şarkılar, sözler, konuşmalar ve hayaller...

Halbuki uyku ve uyanmaların tatlı mayhoşluğu büyüler insanı. O aklının senden ayrı dolandığı zamanlar...

Bembeyaz Ankara'ya uyandım. Karla kaplı Ankara'da alınan en güzel nefestir, dışarı çıktığın anda aldığın derin nefes; bembeyaz bir nefes. Gecenin tüm düşünce yorgunluğu üzerimde karlara basa basa yürüdüm.

Gerçeklik algısı ile gerçek arasında bir yere sıkışmış, elimdeki ağır poşete odaklanmış yürüyordum sesi duyduğumda. Huzurum biçim değiştirdi o an okunan selanın ardından. "Mahallemiz sakinlerinden" biri vefat etmişti. Şimdi daha "sakindi" belki...

Her geçen gün daha da farkında olmaya başlıyorum ve karnımın ağrısı artıyor. Sorgulamalar, sorgulamalar... Keşke diyorum, keşke hiçbir şeyin farkında olmayan bir siyam kedisi olsam sıcak bir evde. Tek derdim sıcak kaloriferin üstünde bıyıklarımdaki sütü yalaya yalaya uykuya dalmak olsa. Başımı okşasa şefkatli beyaz eller ve ben mırıldasam.

Her geçen gün duyuların ve duyguların kaybolması da cabası! Nereye gidiyorlar bilmiyorum...Ama her bir düşünce birini zincirleyip gömüyor sanki aklımın içine. Sadece uyumak istiyorum, sadece uyumak. Böylece ne düşünce var ne duyu ortada, problem çözülüyor kökten. Çünkü öğrenmişim, ister istemez öğretmişim kendime belki, "duyusuzluğu".

Kendime çizdiğim sınırlar içinde küçülüyorum gitgide ve korku en kötü şey tam çizgilerin ortasında. Hem umursamazlık, hem korku bir arada. Yani hiçlik gibi: Hem var,hem yok...

Sanırım bir tek şarkılarda buluyor kendini kalbim. Şarkılarda ve şarkıları söyleyebildiklerimde."Yaşadığım" nadir anlar, bana şarkıları söyletende gizli kalıyor, o bilmese de.Belki de bilemese de. Tek diyebildiğim, varoluşumun parçaları dökülüyor melodilerde ve beraberindeki hislerde.

Büyümek istemiyorum derken yaşlanmış olacağımı bilmenin acı veren ağırlığı ve yorgunluğu bedenimde, başka işler yapmaya çalışıyorum.

Yapacak bir şey yok.

Soğuk ve karlı.

Ayça