27 Kasım 2011 Pazar

Çocuk

Çocuğum ben daha.
Büyümeyi reddediyorum.

Hep çocuğum anne ben. Senin dediğin gibi, evet öyleyim gerçekten...

Büyümek için fazla hızlı zaman. Ama çocukça hayranlıklar yaşamak için çok güzel olabilir hayat.

Bunu ben seçmedim, böyleyim zaten.

Herkese ondan bu kadar saf görünüyorum, elimdeki şekeri almak pek kolay oluyor. Ağlasam da bir sonraki saate unutuyorum. Ne kin tutuyorum, ne de öfke içimde. Ondan işte, büyümüyorum.

İki top dondurma benim mutluluğum. İki yudum meyve suyu...

Ondan her istediğim yerde attığım kahkahalar... Utanmıyorum. Hangi çocuk gülmekten utanır?

Bisiklete binmekten hala deliler gibi zevk alıyorum, yüzüme vuran rüzgar ve bacaklarıma bulaşmış yağlar olmadan bir manası yok yaz tatilinin. Ellerim buruşmadan sudan çıkmanın da...Salıncakta saatler  geçirmeden eve dönmenin de...

Çocuk gibiyim işte, sevdiğim zaman hep istiyorum. Hep istiyorum sanki hep var olacakmışız gibi. Hemencecik inanıveriyorum.

Büyümüyorum işte bana ne! Sizin sıkıcılaşan dünyanıza ihtiyacım yok. Benden kumdan kalelerde, hayal kahramanlarımla ve hayali arkadaşlarımla çok daha iyi anlaşıyorum. Renklerimi solduramazsınız.

Evet tırnaklarımda parça parça kalmış ojelerle gezmeyi seviyorum. Saçımda biçim biçim tokalarla... Delilik? Ne derseniz deyin...

Çizgi film izlemek için sabah erken kalkıyorum hala. Bazen örümcek adam olurum bazen X-men karakteri. Hobbit olurum yeri gelir, büyü yaparım başka zaman. Hava da bükerim su da... Delilik?

Aşık olduğumda, hep oyunlar oynamak istiyorum birlikte. Çocuk cesareti ile, çok bilmişlik yapa yapa yollara düşmek istiyorum elinden tutup. Cebimdeki şekerleri paylaşmak istiyorum.

Ağlamak istiyorum ulu orta. Utanmıyorum. Çocuklar ağlamaktan utanmaz.

Şarkı söylüyorum yollarda ben. Dans ediyorum. Gülümsüyorum kendi kendime. Garip mi?

Ben daha çocuğum.
Reddediyorum büyümeyi.


Ne derseniz deyin...



Ayça.












16 Kasım 2011 Çarşamba

Yüzleşme.

         "Önce ölüm vardı." dediniz, umursamadan yüzümdeki titremeleri. "Aslında hep vardı, en başında veya en sonunda.". Fark etmez. Öyle keskin baktınız ki yüzüme, sizi en iyi tanıyanın ben olduğumdan şüphe ettim. Şüphe ettim, damarlarınızdaki kanın sahibinden.

         Freud haklıydı diyorsunuz, sarıldığı kokaine aldırmadan. "Ah, evet, işte onu haklı kılan da bu ya!".

         Geceleri yastığa koyduğunuzda başınızı, kendinizi bir kuru kafa gibi hissetmeniz? Peki o ne olacak? Buna psikologlar emin olun çok şüpheli bakarlardı. Kuru kafa sendromu... Her gece, başınız değdiğinde o yastığa, yastığa gömüldükçe siz, asıldıkça çehreniz, büyüdükçe düşünceleriniz...yok yok böyle olmayacak, sadece bir iskeletten ibaret olma fikrine kapılıp gitmektesiniz. Dünyanın hiç kimseye ait olmayışını en derinden biliyorsunuz. Fakat, dudaklarınızı burukça güldüren şey maddelere sahip olma yarışına girmiş bir yığın insan. Oysa, çocuklarımıza özgürlük öğretsek, bağımsızlık öğretsek ve ölümsüzlük öğretsek; hep ölüm olur muydu?

        Şimdi bakıyorum şiş kırmızı gözlerinize ve görüyorum ki, bir türlü kabul edemediğiniz gerçekler deliyor derinizi ve kırıyor kemiklerinizi. Acınız varsayımsal oysa ki. Gittikçe size benziyorum, fark ettiniz mi? Fiziksel acıları varsayımlarla çarpıp, kısır döngüde dönüp duran beyinsel acılara çeviriyorum. Ya da, durun bir dakika, bunu ben yapmıyorum: çok düşünen beynim yapıyor. Öyle ya, programlı beyinleriz hepimiz dersiniz siz. Bilemiyorum. Artık düşünmüyorum. Beyinler de pes eder.


         "Önce ölüm vardı." dediniz. Teşekkür etmeliyim. Çünkü hiç yokmuş gibi yaşamayı öğretir bu cümle, öğrenebilene. Sonuç ne mi? Sonuç, delirmek. Evet, delirmek istiyorum. Olabildiğince hızlı delirivermek istiyorum; delirip uçmak, gülmek, ağlamak, soyunmak, giyinmek, koşmak, durmak, zıplamak, sallanmak, dil çıkarmak, yemek, yememek, içmek, içmek, içmek, yanmak, kül olmak, ıslanmak, büyümek, küçülmek, söylemek, söylenmek, hesap vermemek, gitmek, gitmek, gitmek, dönmek, dönememek, saçmalamak, aşık olmak, nefret etmek, aşık olmak, nefret etmek, aşık kalmak, sevişmek, güreşmek, kanamak, boyamak, boyanmak istiyorum. Hepsini bir anda bulabilmek istiyorum. Delirdiğim zaman daha neleri neleri bulacağım kim bilir.

        "Delirirseniz anneniz üzülür." dediniz. Ama hepimiz için tek çare bu değil mi?

         Ölümün kardeşi çağırıyor şimdi, seve seve gitmek lazım. Başka bir gece sizinle yine buluşuruz. Hep orada olduğunuzu biliyorum.


Ayça.