17 Mart 2010 Çarşamba

Aachen'daki eski dost!


Dünya çok küçük.

Bunun haddi nedir bilmiyorum; belki bilmek de bana düşmez.

Herkes ve her şey yakın olabilir birbirine. Hayal ettikçe siz, özleminiz de aklınızın içinde, gezip dolaşmalar da.

Gördüğüm şeyler; insanlar, yüzler, sokaklar, duyduğum sesler, bambaşka lisanlar ve tanıdık olanları: her şey gerçek ise bir o kadar zahiri!

Her şey aklımın içinde sanki; dünyanın döndüğü yer orası, olup bitenler hep orada.


Fakat, bir çok düşüncenin yarattığı kafa karışıklığı ve duygusal dalgalanmalar insanı bir garip yapıyor: garip ve düşünceli.

Aachen'da idim bir kaç gün önce.


Arjantin'den Türkiye'ye yolu düşen bir eski dostu ziyaret vesilesi ile.

2007 yılıının yazında tanışıp, pek güzel zamanlar geçirdiğim. Sıklıkla hakkında konuştuğum ve büyük bir ilham aldığım bir iyi niyetinden şüphe etmediğim biri.

Dünyayı gezen; belki bundan dolayı belki da mizacından ufku kocaman bir insan!

Lafı fazla uzatmayayım. Aachen eski bir Alman şehri. Hollanda'nın en güney şehri olan Maastricht'e sınır komşusu. Sokaklar ve binalar eski, kimi binalar biraz soğuk görünümlü.

Orada bir gece kaldım, iki dost ile beraber. Gün üçünde şehrin kilisesine gittik, Avrupa'nın en eski kilisesi veya kiliselerinden biri imiş. Aachen Dom. Şehir hazinesinin müzesine gittik. (Biraz sıkıcı bir müze gezisi idi, kabul etmeli, çünkü ingilizce turu kaçırmıştık).


Ardından eski sokaklarda yürüdük. Bir kaç fotoğraf çektik ve Nico ile buluştuk. Yemeğin ardından, güzel bir sohbete başladık çilek ve kavun tadında. Dünyanın farklı köşelerinden ve başka hayatlardan enstantaneler yakalandı o akşamüstü. İlham getirdi hayata dair, ama bir o kadar da sıkışmışlık hissi uyandırdı. Duman olup uçabilmek istedim, binlerce parçaya ayrışabilmek.

Ertesi gece tekrar yolda idim. Hayal gibi gerçek gibi, var mıydım yok muydum bilemedim.

Maastricht'e doğru...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder