17 Ocak 2010 Pazar

Komşuya kadar gitmek(!)



Komşuya kadar gitmek gibi kolay olsa keşke o topraklara ulaşmak her seferinde.
Zihnimdeki uzakları yakın ettim; toparlandım ve bindim otobüse. Yolda hiç susmadım neredeyse hep güldüm,konuştum ve Selanik'e kavuştum.

Selanik de diğer kentler gibi "ev" hissi uyandırdı. "Yabancı" olma kavramını lügattan çıkarmıştı.

Arkadaşlarıma sarıldım uzun uzun. Sarıldıkça sarılasım geldi.

Damağımdan tadı gitmeyen yemeklerle donattılar masaları, kulaklarımda çınlayan müziklerle doldurlar salonu ve danslarla süslediler; kokusu tüm bunların, mayhoştu; tatlı şarap damarlarımda gezdi her köşeme fısıldadı adeta ortak türküleri.

Selanik'te gezinirken ilk nefesimi aldığım kent canlandı gözümde. Tavırları neredeyse aynıydı şehirlerin. Güneş bile aynı tadı veriyordu. Gözlerimi kapatıp açsam kordona gidecekmişim gibi; o ışınlar beni oraya taşıyacakmış gibi.

Gece çıkıp dolaştım tek başıma sokaklarda. Bilirmiş gibi her sokağı, hep oradaymış gibi sanki, bir elim cebimde, bir elimde poğaça dolu bir poşet, şarkılar söyleyerek eve gidermiş gibi. Köşedeki eczane, arka sokaktaki market ve her sabah su aldığım büfe gibi...

Hiç üşenmedim yapmaya, tepelere gittim tekrar, şehrin yatağında nasıl narin uzandığını görebilmek için. İzmir gibi pembe yanaklı ve nazlıydı!

Hep sevmişimdir; minik evler minik insanlar; mavi beyaz boyarlar evlerini. Karşılaştım biriyle orda da, o anda bir sürü hikayeler gezindi aklımda, neler neler yaşanıp bitti minik bahçesinde evin!



Dönüşteyse hep uyudum; tatlı bir yorgunluk ile, gecelerde dolaşmış, dansetmiş, şarkılar söylemiş, şarapla demlenmiş, yağmurunda ıslanmış, havasını koklayıp içine hapsetmiş olarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder